Sonuç olarak H. pylori ile kolonize kişilerde kronik aktif gastritle başlayan ve olguların %2-4'ünde 10 yıllık bir süre içerisinde mukozal hücrelerdeki hasara bağlı olarak difüz veya intestinal tip adenokarsinomaya kadar giden değişimler ortaya çıkmaktadır. H. pylori pozitif kişilerde mide kanseri gelişme riski, negatif hastalara göre 20 kat fazla bulunmuştur.
Ayrıca, atrofik gastritte, B vitamini absorpsiyonundaki yetmezliğe bağlı olarak görülen anemiler, arterit, ateroskleroz ve immün trombositepenik purpura gibi mide dışı hastalıklarlada ilişkilidir.
Bulaşma
Tanı
Mide kanseri
Hastaya endoskopi düşünülmüyorsa H. pylori için noninvaziv testlerden Üre nefes testi veya H. pylori dışkı antijen testi yapılmalıdır.
Asemptomatik olgularda (şikayeti olmayan kişilerde) rutin H. pylori testi yapmak önerilmemektedir. Test sonucu pozitif çıkan hastalarda tedavi vermemek etik değildir.
Mikrobiyolojik Tanı
Tedavi
Maalesef günümüzde H. pylori'yi eradike edecek tek antibiyotik yoktur. Yan etkiye sahip olmayan, direnç geliştirmeyen ideal bir antibakteriyel ajana halen sahip değiliz. H. pylori infeksiyonunda ilk seçenek tedavi PPİ + klaritromisin + amoksisilin ile kombinasyon içeren üçlü tedavidir. Birinci basamak bu tedavi rejimindeki eradikasyon oranlarının %75-90 arasında değiştiği bilinmektedir fakat ülkemizde değişik bölgelerde yapılan çalışmalarda bu oranın %45-60'lara kadar gerilediği bulunmuştur.
Tedavi başarısızlığındaki ana neden antibiyotik direncidir. Direnç oranları bölgelere göre çok farklılık göstermektedir. Her ne kadar 1990'lı yıllarda tanı almış hastalarda birinci seçenek antibiyotiklerin yer aldığı kombine tedavilerle yüksek eradikasyon sağlanabilmişse de, 2000'li yılların başından itibaren özellikle endemik ülkelerde bu antibiyotiklere karşı direnç gelişmiş ve tedavide başarısızlık oranları artmıştır. Ülkemizde de antibiyotik direncinin oldukça yüksek olduğu görülmektedir. Bu nedenle ilk seçenek tedavi protokolleri artık etkisiz kalmaktadır.
Eradikasyon oranlarının %80'nin altına düştüğü bölgelerde alternatif tedavi yaklaşımları önerilmektedir.
Üçlü tedavinin süresi konusunda tartışma halen devam etmektedir. Bazı araştırıcılar 7-10 günlük bir süreyi uygun görürken, diğerleri en uygun sürenin 14 gün olduğunu kabul etmektedir. Üçlü tedavi iki hafta yapılırsa eradikasyon oranı yedi günlük tedaviden %7-9 daha iyidir.
Dörtlü tedavilerle (PPİ, bizmut, tekrasiklin ve metronidazol) yüz güldürücü oranlar elde edilmiştir.
Ardışık tedavi şemalarıyla (14 gün PPİ, ilk yedi gün amoksisilin, 8-14. günlerde metronidazol, tetrasiklin) %90'ın üstünde eradikasyon oranları gözlenmiştir.
Adjuvan tedavi ile farklı antibiyotiklerle eradikasyon oranları artırılmaya çalışılmış, ancak umulan sonuçlar alınamamıştır.
Farklı antibiyotiklerin (furazolidon, tinidazol, levofloksasin) bulunduğu protokoller genelde ikinci basamakta kullanılmakta fakat eradikasyon oranı düştükçe bu antibiyotikler birinci basamak tedavide kullanılmaktadır.
Sonuç olarak, H. pylori sık görülen bir enfeksiyon olup, ülser, mide kanseri ve lenfomaya neden olabilmektedir. Bulaşı önlemede hijyen önemlidir. Tedavide antibiyotikler ve proton pompa inhibitörü kullanılmaktadır ancak antibiyotik direncinin artması nedeniyle zorluklar yaşanmaktadır.