Ağrıların Psikolojik Dili

Ağrı, bir doku hasarı olsun veya olmasın nahoş bir duyumun sinir uçları vasıtasıyla çok kısa süreler içinde beyne iletimi ve değerlendirilmesidir. İstenmeyen bir durum olan ağrı, sinir liflerinde bir hasar oluşmuş ise iletim konusunda sorun yaşanır ve beyne yanlış ileti ulaşmış olabilir. Bu, nedeni de anlaşılamayan nöropatik bir ağrıdır. Son günlerde de sık rastladığımız ani çıkışlı ağrılar, akut ve 3-6 ayı aşmış ağrılar ise, kronik yani uzamış ağrılardır. Akut ağrı, genellikle bir alarm niteliğindedir ve tedavisi yapılınca geçer. Kronik ağrı ise, birtakım psikolojik faktörlerin de eşlik ettiği bir durumdur. Kişi bir döngü içindedir. Ağrı, yaşam kalitesini etkiler ve beraberinde yetersizlik duyguları, iş göremeyeceği inancı gelişir. Uyku bozuklukları, kaygı veya depresif duygu durum oluşabilir.
Depresyon ve kaygı, ağrı şiddetinin ve sıklığının daha yüksek algılanmasına neden olur ve kişi bu döngüden kendini kurtaramayacağı inancını geliştirebilir. Ya ağrı tedavisi ya da psikolojik tedavi başlanarak bu döngü bozulur ve kişi periyodik bir takiple bu durumdan çıkarılabilir.
Ağrı duyumu, subjektiftir yani kişiye özgüdür. Kimsenin ağrısı, bir diğeri ile aynı değildir. Ağrı eşiği, ağrı toleransı, ağrı davranışları farklılık gösterebilir. Ağrı ölçülemez ve kişinin bildirdiği ağrı şiddeti geçerlidir biz sağlık profesyonelleri için. Ancak, bildirilen ağrı şiddetine eşlik eden ağrı davranışları değerlendirilir. Ağrı davranışları, kültürel öğeler içerir. Ağrı duyumu sinir uçları tarafından beyne işlenmek üzere taşındığında kişinin daha önceki deneyimleri ve öğrenmeleri de devreye girer. Ağrı sırasında yumruklarını sıkma, dudaklarını büzme veya başını tutma, başını sıkma, belini tutma, belini eğme gibi ağrı davranışları öğrenilmiştir. Bu davranışlarla birlikte kişinin ağrı şiddeti değerlendirilebilir. Olması gerekenden abartılı ağrı davranışı ise, psikoloji çerçevesinde ele ele alınarak değerlendirilecek bir durumdur ve son zamanlarda sıklıkla sorulan “psikolojik ağrı var mıdır?” sorusuna bir yanıt olabilir. “Kişi bu tutumuyla yardım çağrısı içinde” diye yorumlanabilir. Farklı bir psikolojik durum ya da sorun, ağrı yolu ile ifade edilmeye çalışılıyor olabilir. Ayrıca kişi bu durumun farkındalığına sahip görünmeyebilir de... Bu tablo ile gördüğümüz, kişilerin yardım çağrısı fark edilip, gereken tedaviler ve destek yapılmalıdır.
Konuşma, işitme sorunu olan veya kendini ifade güçlüğü yaşayan kişiler ve çocuklar için ağrı ölçümünde yüz ifadelerinden yaralanıyoruz. Mc Caffery “Ağrı, hastanın söylediği şeydir, ağrı hasta söylüyorsa vardır” demiştir. Ayrıca ağrı ölçümünde nitelik bildiren kavramlardan da yararlanabiliyoruz. “Zonklayıcı, matkapla delinir gibi, şimşek çakar, bastıran, çeken, yoğunlaşan” gibi uluslararası kelimeler saptanmıştır. Bu, bir ağrı skalasıdır ve kişinin affektif, sensoriyel boyutta yani emosyonel ve duyusal boyutta ağrıyı tanımlayan kelimeler tespit edilir ve puanlanır. Ağrı niteliğini belirleyen ve tanıya kadar götürebilen bazı kültürel terimler de mevcuttur.
En sık rastladığımız ağrılar; gerilim tipi başağrıları, migren, fibromiyalji (yaygın ağrılar), yüz ağrıları ve nöropatik ağrılardır.
Kronik (uzamış) ağrı, kendi başına bir hastalıktır ve kişi öğrenilmiş çaresizlik içindedir. Çarpıtılmış ve genellenmiş düşüncelere sahip olabilir. Kişiye özel bir program çıkarılarak multidisipliner bir tedavi ile takip edilebilir. Bilişsel yönden çalışılabileceği gibi davranışçı yöntemler de kullanılarak kişinin genel iyilik durumuna ulaşması ve iş veriminin yükselmesi, aile, çevre iletişimlerinin istendik düzeye gelmesi sağlanabilir.