Hastalıkta Şansın Rolü - Sağlık Rehberi - Acıbadem & Kent Sağlık Grubu | Güvendiğiniz Hastane

Hastalıkta Şansın Rolü

Hastalıkta Şansın Rolü
Genellikle şikâyetler bedenimizin alışık olduğu durumların dışına hızlı bir şekilde çıktığı zamanlarda olur.

70’li yılların sonlarında Ege Üniversitesi Hastanesinde çalışıyordum. Bir gün bir arkadaşım telefonda kayınvalidesinin bazı şikâyetlerinin olduğunu söyledi, gelsin bir görelim dedim. Ertesi gün kayınvalidesi ve oğlu Ali, birlikte hastaneye geldiler. Hastanın sırt, bel ağrıları gibi romatizmal şikâyetleri vardı. Muayenede tansiyonu biraz yüksek çıktı. Hasta tansiyon hastalığı olmadığını ve hiç tansiyonunun yükselmediğini belirttiği için muayenenin sonunda bir daha ölçtüm, yine yüksekti. Bu durumda öbür kolundan ölçtüm, ancak yine yüksek çıktı. Hasta yine itiraz edince tansiyon aletinin bozuk olabileceğini düşündüm. Aleti kontrol etmek için yanında bizi izleyen oğlu Ali’nin de ölçelim, bakalım alet ayarı bozuk mu diye düşündüm. İşin ilginç tarafı, Ali’nin tansiyonu çok yüksek çıktı.

 

Diğer kolundan da ölçüp aynı yükseklikte bulunca tansiyon aletinin arızalı olduğunu düşündüm. Hemşireden başka bir alet istedim. Alet gelince önce hastanın ölçümlerini yaptım, hastanın hafif yüksek çıktı, yani sonuç aynıydı. Bu durumda Ali’ninkini de ölçünce çok yüksek olduğunu bir kez daha tespit ettim. Üçümüz de bu duruma şaşırmıştık.

 

50’li yaşlarda olan biraz kilolu olan hanımda hafif bir tansiyonun yeni başlayan bir tansiyon hastalığı olması pek şaşırtıcı olmamakla birlikte, 30 yasındaki Ali’nin çok yüksek çıkan tansiyonuna bir anlam vermek zordu. Serviste kullanılan tansiyon aletleri biraz eski olduğu için hatalı olma olasılığı var düşüncesiyle, odama giderek daha çok yeni olan kendi aletimi getirdim. Ancak her ikisinin de ölçümleri aynı çıktı. Özellikle Ali’nin tansiyonu habis hipertansiyon değerlerinde yüksekti, yani büyük tansiyonu 230, küçük tansiyonu 130 idi. Bu durumda, annesinden çok Ali’nin durumu önemli olduğundan Ali’yi hemen hastaneye yatırarak gözlem altına aldık.


Ali’nin tansiyonunun yüksekliğinin yanında, yapılan muayenelerinde göz damarlarında yüksek tansiyonun belirtileri saptandı. Hipertansif retinopati denen bu durum Ali’nin uzun süre yüksek tansiyonu olduğunu göstermekteydi. Tabi Ali’nin bir şikâyeti olmamış, bu durumu hep gizli kalmıştı. Hipertansiyon primer ve sekonder olarak iki şekilde karsımıza çıkmaktadır. Primer ya da esansiyel hipertansiyon, başka bir hastalığa bağlı olmadan gelişir. Genetik ya da bünyesel nedenlerin rol oynadıgı varsayılır, sekonder hipertansiyon ise başka bir hastalığın neden olduğu yüksek tansiyondur. Bazı kalp damar hastalıkları, böbrek hastalıkları, hormonal hastalıklar sekonder hipertansiyon yapan en önemli nedenlerdendir. Primer hipertansiyon genellikle orta ve ileri yaşlarda, sekonder olan ise çoğunlukla çocukluk ve gençlik dönemlerinde ortaya çıkmaktadır.


Yaptığımız araştırmalar, Ali’nin bir böbrek atardamarında ileri derecede darlık olduğunu gösterdi. Böylece Ali’ye böbrek atardamar darlığına bağlı yüksek tansiyon, yani “renovasküler hipertansiyon” tanısı kondu. Yapılan operasyonla bu darlık giderildi ve Ali’nin tansiyonu ilaç kullanmadan normale geldi.


Bu olay, meslek yaşamımdaki en ilginç anılarımdan biridir. Burada tamamen rastlantısal olarak bulunmuş genç bir insanın yaşamsal önemi olan bir hastalığı söz konusuydu. Yani, annesini doktora getirmesi, annesinin önceden olmayan tansiyonunun yüksek çıkması ve buna yaptığı itiraz ve benim yalnızca aleti kontrol etmek için Ali’nin tansiyonunu ölçmem Ali’nin önemli bir hastalığı olduğunu ortaya koymuş oldu. Bunu Ali’nin şansı olarak da düşünebiliriz.


Ali’nin renovasküler hipertansiyon hastalığı konjenital yani doğduğundan bu yana olduğundan, bedeni bu durumla gelişmiş ve bu duruma alışmıştı. Bu nedenle Ali’nin hiçbir şikâyeti yoktu. O güne kadar tansiyonu da ölçülmemişti.


Genellikle şikâyetler bedenimizin alışık olduğu durumların dışına hızlı bir şekilde çıktığı zamanlarda olur. Yavaş yavaş gelişen olaylarda bedenimiz de bunlara yavaş yavaş alıştığı için şikâyet olmaz. Ya da hafif şikâyetler; yorgunluk, hafif üşütme, stres gibi nedenlere bağlanır. İnsan kolay kolay önemli bir hastalığı olduğunu düşünmez. Bu nedenle, benim bir şikâyetim yok, öyleyse hasta değilim demek her zaman doğru değildir. Yavaş yükselen şeker ve tansiyon gibi hastalıklarda şikâyet olmayabileceğini bilmeliyiz.


Ali’nin hastalığı bulunmasaydı neler olabilirdi? Ali’de, bir gün mutlaka yüksek tansiyonun yaptığı komplikasyonlar olacaktı. Zamanla, yüksek giden tansiyonun neden olduğu kalp yetmezliği, damar sertliği, göz problemleri, beyin kanaması, inme gibi nörolojik problemler, böbrek yetmezliği gibi çok önemli hastalıkların gelişmesi ve ölüme kadar varabilen sağlık sorunlarını yaşayacaktı.


Ben muayenelerime, genellikle tansiyon ölçerek başlıyorum. Branşım nedeniyle genellikle hastalarım orta ve ileri yaşlarda olmasına karşın, bazen gençler de olabiliyor. Yaşı ne olursa olsun, hastalarıma tansiyon kontrolü yaparım. Anlattığım bu olay daima aklıma gelir ve bir renovasküler hipertansiyon daha yakalayabilirim düşüncesiyle hastalarımın tansiyonlarını kontrol ederim. Ali’nin bu hastalığı çok ender görülür. Bu nedenle bu güne kadar Ali’ninki gibi bir başka hasta yakalayamadım. Fakat, hep kendi kendime, yüz bin hastada bulamayabilirsin, ancak belki sonra yine bir genç hipertansiyonu yakalayabilirsin diyorum. Her hastanın tansiyonunu ölçmek, yani hastalara bu şansı vermek gerektiğini düşünüyorum.


“Genellikle şikâyetler bedenimizin alışık olduğu durumların dışına hızlı bir şekilde çıktığı zamanlarda olur.”

 

Uzm. Dr. Necdet YETİM

Kent Sağlık Grubu İç Hastalıkları Uzmanı

Bu içerik Kent Sağlık Grubu tarafından hazırlanmıştır.