Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerezler kullanmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.
Hastalarımızın tedavileri esnasında yaşam kalitelerini artırmaya, oluşacak yan etkileri en aza indirgemeye yönelik ihtiyaç duyacakları destekleyici tedavi ve uygulamalar ile onların her zaman yanındayız. Onkoloji tedavisi sürecinde hastalarımıza sunduğumuz destekleyici hizmetler:
• Tedaviye uygun beslenme ve diyet programı
• Stres ve kaygı düzeyini azaltmaya, hayata sağlıklı ve pozitif düşünceler ile devam etmeye yönelik klinik psikolog desteği, nefes farkındalığı ve yoga terapisi
• Tedaviler esnasında oluşacak fiziksel sorunların çözümüne yönelik fizik tedavi rehabilitasyonu
• Ağız ve diş sağlığına yönelik gerekli muayene ve tedavi planlaması
Tedavi öncesinde, sırasında ve sonrasında yeterli ve dengeli beslenme;
Pek çok vaka cerrahi yöntemlerle, radyoterapi, kemoterapi, hormon tedavisi ve/veya immünoterapi ile tedavi edilir. Herhangi bir tedavide kesin ve sabit diyet ve beslenme kuralları yoktur. Tedavi yöntemlerinden biri uygulandığı sırada ya da uygulandıktan hemen sonra hekimler ve diyetisyenler, beslenme ile ilgili öneriler geliştirir.
Hastalarda tedavinin “yan etkileri” görülebilir. Bu yan etkilerin görülmesiyle beraber beslenme sorunları da açığa çıkabilmektedir.
Genel olarak ortaya çıkan yan etkiler şunlardır:
Tüm bu yukarıdaki yan etkiler nedeniyle tedavi sırasında hatta sonrasında yemek yeme ve düzenli beslenmenin sürdürülmesi oldukça önemlidir.
İştahta Azalma ve Kilo Kaybı (zayıflama)
Tedavi sırasında bulantı, kusma, besinlerin koku ya da tatlarında değişiklik hissedilmesi gibi yan etkiler iştahın azalmasına ve kilo kaybına sebep olabilir. Bu nedenle;
• Yiyebildiğiniz zaman, yeterli protein ve kalori içeren yiyecekler alınız.Kilo Alma
Bazı hastalar tedavi sırasında kilo alabilirler. Özellikle, belirli bazı kemoterapi ve/veya hormon tedavileri gören hastalar kilo alabilir. Tedavi sırasında kilo alınırsa, kalori azaltılmalıdır. Ancak kilo vermeye başlanmadan önce hekime danışılmalıdır. Kilo alma, vücutta su tutulmasına (ödeme) yol açan ilaçlardan kaynaklanabilir. Eğer kilo alınmasının sebebi daha fazla yeme ya da daha fazla kalori alma ise, klinik diyetisyen doğru yöntemlerle kilo vermeyi sağlayan bir beslenme programı hazırlamalıdır.
Fazla Kiloları Vermek için Diyette Dikkat Edilecek Hususlar:
Ağız ya da Boğaz Ağrısı
Ağızda acıma, diş etlerinde hassasiyet ve boğaz ağrısı çoğu zaman kemoterapiden ve radyoterapiden kaynaklanır. Bu gibi durumlarda tuzlu, asitli, sert ve kuru besinler çiğnemek ve yutmak zor olacaktır. O nedenle yumuşak fakat besleyici besinler seçilmelidir. Aşağıda bu besinlere örnekler verilmiştir.
Ağız ve Boğaz Ağrıları Olduğu Zaman Yenebileceklere Örnekler:
Koku ya da Tat Değişikliği
Tedavi sırasında tat ve koku algılama duyusu değişebilir. Yiyecekler, özellikle et ve yüksek proteinli diğer besinler acı ya da metalik bir tat vermeye başlar. Bu değişikliklerin nedeni kemoterapi ya da radyasyon tedavisi olabileceği gibi, hastalığın kendisi de olabilir. Genellikle tedavi tamamlandıktan sonra bu değişiklikler normale döner.
Tat ve Koku Değişikliği Sorunları ile İlgili Öneriler
Bulantı ve Kusma
Kusma bulantı ile birlikte olabilir ve bazı tedavi şekillerine bağlı olarak ortaya çıkar.
Bulantı Olduğunda Yenilebilecekler:
Sakınılması gerekenler:
Bulantı probleminiz olduğunda
Kusma Sorunu Olduğunda Yenebilecek Yiyecekler
İshal
Tedavi sırasında, özellikle kemoterapi ve vücudun alt bölgelerin, mide ve bağırsaklara radyoterapi uygulanması sırasında ishal yaygın olarak görülür. Ayrıca enfeksiyonlar, besinlere karşı hassasiyet (ilaçlar nedeniyle ortaya çıkabilir) ve duygusal sorunlar ishale yol açabilir. İshal durumunda Kaybettiğiniz suyu yerine koymak için bol su içiniz. Sık ve az yiyiniz. Ağır öğünler yemeyiniz.
İshal Durumunda Yiyecek Seçimi
Uygun olanlar:
Sakınılması Gerekenler:
Kabızlık
Tedavi sırasında bazı ilaçlar kabızlığa yol açabilir. Yeterince lif içermeyen ya da yağ oranı yüksek beslenme tarzı da kabızlığa neden olabilir.
Kabızlık Durumunda Yiyecek Seçimi
Kemoterapi Uygulaması Sırasında Beslenmeyle İlgili Öneriler
Kemoterapi uygulaması boyunca yeterli ve dengeli beslenme ile kilo kontrolü sağlanarak, kilo kaybına ya da alımına engel olunacaktır. Böylece uygulamanın vücudunuz tarafından daha iyi tolere edilmesi sağlanacaktır. Günlük gereksinimin karşılanması, tedavinin yan etkilerinden daha az etkilenmeyi sağlayarak, immun sisteminin (bağışıklık sisteminin) kuvvetlenmesiyle enfeksiyonlara karşı direnç artacaktır.
Uygulanan tedavi yöntemlerine, aldığınız ilaçlara ve tedavinizin süresine bağlı olarak normal yemek yeme düzeninizde, iştah durumunuzda ve kilonuzda bazı olumsuz değişimlerle karşılaşabilirsiniz. Günlük ihtiyacınız olan yeterli enerji, protein, karbonhidrat, yağ, vitamin ve minerallerin sağlanması çok önemlidir. Beslenme ile ilgili sorunlarınızda diyetisyeninize danışabilir, önerilerini alabilirsiniz.
Öğünlerinizi atlamadan düzenli beslenmeye özen gösteriniz. Öğün atlamak iştahsızlığı artırır ve besin alımınızın azalmasına yol açar.
Lütfen kemoterapi tedaviniz sırasında;
Radyoterapi Uygulaması Sırasında Beslenmeye İlgili Öneriler
• Radyoterapi sırasında beslenme:
• Yapılan klinik çalışmalarda, radyoterapi öncesi vücut ağırlığı ve genel performans durumu iyi olan olguların tedavi uyumunun daha iyi olduğu gösterilmiştir. Günlük ihtiyacınız olan yeterli enerji, protein, karbonhidrat, yağ, vitamin ve mineralleri sağlaması çok önemlidir. Beslenme ile ilgili sorunlarınızda diyetisyeninize danışabilir, önerilerini alabilirsiniz.
Baş-boyun Bölgesi, Akciğer ve Yemek Borusu Işınlamalarında
Baş-boyun bölgesinden radyoterapi uygulanan hastalarda ağız içi ve boğazda acıma veya ağrı, tat değişikliği ve yutkunma zorluğu tedavi sırasında gelişebilir. Buna rağmen, tedavi süresince düzenli ve dengeli beslenmeniz sağlığınıza tekrar kavuşabilmeniz açısından önemlidir.
Alt veya Üst Karın Bölgesi Işınlamalarında
Sindirim sisteminin tamamı veya bir kısmı radyoterapi sahası içinde bulunacağından radyoterapi esnasında sindirimle ilgili yan etkiler gelişmesi muhtemeldir. Oluşacak bu etkilerin çoğunluğu genellikle tedavinin 2-3. haftası civarında başlar ve tedavi bitiminde veya 2-3 hafta sonrasında azalarak sona erer.
Tedaviye bağlı gelişebilecek bulantı, kusma, iştahsızlık ve ishal beslenmeyi de olumsuz etkileyebilir. Tedaviye bağlı bulantı, kusma veya ishal gelişmemesi için veya geliştikten sonra yemek yemekten kaçınmak durumu düzeltmez aksine yan etkilerin daha şiddetli olmasına neden olur.
Bu yan etkileri önlemek için dikkat etmeniz istenen bazı hususlar aşağıda belirtilmektedir.
Bunların dışında hafif tempolu açık hava gezileri, kitap okuma, günlük tutma, resim yapma, bulmaca çözme gibi sizi yormadan oyalayacak uğraşlar edininiz. Stresinizi azaltacak ve rahatlamanızı sağlayacak gevşeme ve solunum egzersizleri yapınız.
Onkolojik Cerrahi Sonrası Beslenme Önerileri
Operasyon sonrası beslenme önerileri ameliyatın bölgesine göre değişmektedir. Cerrahi işlem öncesi ve sonrası mutlaka doktorunuza veya diyetisyeninize danışarak size uygun olan beslenme planını uygulayınız.
Günümüzde gelişen teknoloji, tıbbi tanı ve tedavi tekniklerine rağmen halen kanser ağrı, acı, ölüm ile eş anlamlı olarak tutulmaktadır. Halk arasında ki bu ön yargılı ve gerçekçi olmayan tutum herhangi bir kanser tanısı alan hasta ve hasta yakınını da olumsuz etkileyebilmektedir. Yaygın inanış, kişinin sağlık, hastalık ve yaşama bakış açısı kanser tanısı alan bireyde önemli bir şok etkisi yaratmaktadır. Şok, inkâr, öfke, pazarlık, depresyon, üzüntü, kabullenme ve ümit tanıya ilişkin genel olarak verilen duygusal tepkiler olarak değerlendirilmektedir. Tüm bu duygusal süreçler beraberinde birtakım olumsuz düşünceler de yaratmaktadır. Tanı aşamasında bu kadar yoğun duygu ve düşünce içinde olan hasta aynı zamanda yakınları ve sosyal çevresi içinde bir ilişkiyi sürdürmeye çalışmakta, ayrıca tedavi sürecine ilişkin kaygılı beklenti içinde olmaktadır. Bu yoğun psikolojik durum dikkate alındığında, çoğu zaman hastaya benzer duygusal süreçleri hasta yakını da yaşadığından, aile desteği çoğu zaman yeterli olmamakta ve profesyonel destek gerekmektedir.
Tanı aşaması birçok zaman psikolojik desteğe en çok ihtiyaç duyulan durum olmaktadır. Bazı ön yargılar, psikolog veya psikiyatrist görüşmelerinin önünde ciddi bir engel olmakta ve kişinin yardım arayışına gidebilecek süreci engelleyebilmektedir. Ne yazık ki halen psikolojik destek almak, olumsuz değerlendirme korkusu yaratmaktadır. Ancak, Dünya Sağlık Örgütü sağlık tanımını “fizyolojik, psikolojik, sosyal tam iyilik hali” olarak belirtmekte dolayısıyla psikolojik durum sağlığın ayrılmaz parçalarından birini oluşturmaktadır. Bu açından bakıldığında her hastalığın olduğu gibi kanserin de psikolojik boyutu bulunmakta ve bundan dolayı da psikolojik destek, kanser tanı ve tedavi sürecinin her aşamasında bir ihtiyaç olarak göz önünde bulundurulmalıdır.
Tanı aşamasında alınacak psikolojik destek, birçok yoğun duygu ve düşünceyi deneyimleyen hastanın gerek kendi kişilik özelliklerinden kaynaklanan nedenlerden gerekse yakınlarında ve çevresinde aldığı geri bildirimlerde, moral, motivasyonun çok önemli olduğu ve “güçlü olması gerektiğine” dair söylem duygularını bastırmasına yol açabilmektedir. Kafasında birçok soru, düşünce ve duygu olan hasta, güçlü olması gerektiğine dayalı inancı, ayrıca etrafındaki insanları üzmemek, kırmamak adına bastırdığı duygular, duygusal yoğunluğu arttırmakta, yalnızlaşma, anlaşılmama, daha çok gerginlik, zaman zaman öfke patlamalarına dönüşebilmektedir. Bu süreçte alınacak profesyonel destek, aile ve yakın çevresinin dışında daha objektif ve profesyonel değerlendirme ve bakış açısı, hastanın tanıya yönelik duygu ve düşüncelerini daha rahat değerlendirebilmesini sağlayacak, ayrıca, tanı sürecinin kabullenilmesi ve tedavi uyumunu artırabilecektir.
Yoğun duygular ve halk arasındaki hastalığa yönelik yaygın ön yargıların da etkisi ile hastalığa yönelik oldukça abartılı düşüncelere sahip olunabilmektedir. Bu durum tanı sürecine uyumu güçleştirmekte ve zaman zaman kişiler arası ilişkilerde sorunlara yol açabilmektedir. Tanı aşmasındaki psikolojik desteğin en önemli hedeflerinin başında hastanın yaşadığı duyguları sağlıklı bir şekilde ifade edebilmesini sağlamak vardır. Ayrıca tanı sürecinde hastalığına yönelik çoğu zaman olumsuz ve gerçekçi olmayan düşünce biçimini değiştirmek ve daha gerçekçi ve iyimser bir bakış açısı kazandırmak önemli olan bir diğer aşamadır. Bu süreçte olumsuz düşünceleri etki edebilecek, internet üzerinde hastalığa ve tedavi sürecine ilişkin araştırmalar yapmak veya yakın çevreden bilgi almaya çalışmak doğru bir yaklaşım tarzı olmayacaktır.
Tedavi süresince psikolojik desteğin devamı, tedavi içinde gelişebilecek olumsuz düşünce ve duygulara yönelik müdahale edilebilmesi ve tedavi sürecine uyum adına önem taşımaktadır. Tedavi süreci içinde özellikle kemoterapi ve radyoterapinin getireceği olası yan etkilere yönelik kaygı, korku yaşanabilmektedir. Bu aşamada aileye yük olunduğuna, başkasına bağımlı hale geldiğine, fiziksel görünüşün değişeceğine, tedavinin kötüye gittiğine yönelik olumsuz inançlarla mücadele etmek adına bakış açısı ve değerlendirmelerin daha gerçekçi bir şekilde ele alınması, kişinin kaybettiğine inandığı kontrol algısını sağlamaktadır. Aynı zamanda, tedavinin ve hekimin izin verdiği ölçüde günlük rutin ve hobilerin sürdürülmesi, olumlu duyguları güçlendirmektedir.
Tedavi sonrası kontrol aşamalarında, zor bir sürecin geri de bırakılmasının verdiği bir rahatlığın yanı sıra, özellikle kontrol dönemlerinde artabilen hastalığın tekrar etme olasılığına yönelik düşünceler olabilmektedir. Zaman zaman normal kabul edilse de özellikle bu kaygı, kendisi ve sevdiklerine yönelik sağlık endişelerine dönüşmekte ve günlük işlevselliğini kısmen de olsa etkilemekteyse, işlevsiz olan bu düşünce ve davranışların değiştirilmesi yaşam kalitesi açısından önemlidir. Özellikle tedaviden sonra eski günlük yaşantısına dönmeye çalışan kişinin, bu süreçte tanı ve tedavi süreci içinde aldığı aile ve sosyal desteği göremediğine dair inancı, yalnızlık, boşluk hislerine yol açabilir. Bu durumda ailenin desteği, kaliteli vakit geçirmeye çalışılması, kişinin önemsendiğine dair davranışlarda bulunulması, bu duygu ve düşüncelerden uzaklaşmasını sağlayacaktır.
Psikolojik destek hastalığın her aşamasında, sağlık açısından hem bir gereklilik hem de bir ihtiyaçtır. Tanı, tedavi sürecine uyum, yaşam kalitesi, tedavi etkililiği, tedavi süresince görülebilecek yan etkilere yönelik duygu ve düşünceler, ayrıca bu etkilerle başa çıkma becerisi, tedavi sonrasındaki nüks kaygısı, tedavi sonrası yaşam biçimi ve duygu, düşünce, davranış düzenlenmesi gibi alanlarda psikolojik destek önemli katkılar sağlamaktadır. Yaşam içinde her türlü olumlu ve olumsuz duruma veya olaya maruz kalabilecek kişi, bu olay ve durumları her zaman kontrol edemese de başına gelebilecek her türlü olay, durum veya hastalık karşısında her zaman kontrol edebileceği bir şey vardır. O da başına gelenlerle nasıl baş etmeye çalıştığı, yani tutum, düşünce ve davranışlarının ne ve nasıl olduğudur. Kanser tanı ve tedavi süreci, insanın duygusal yaşamında bir kriz olarak değerlendirilebilir. Çince de kriz kelimesi tehlike ve fırsat anlamına gelen iki sözcükten oluşur. Dolayısıyla yaşanan bu kriz beraberinde duygusal gelişme ve olgunlaşma için bir fırsattır. Bu krizden kazanımlarla çıkmak, hem bu süreçte alınacak psikolojik destek, hem de kişisel çaba ve aile desteği ile mümkündür.
Kanserin Psikolojik Yönü
Dünya Sağlık Örgütü sağlığı, yalnızca hastalık veya sakatlığın olmaması değil, fiziksel, sosyal ve psikolojik olarak tam iyilik hali olarak tanımlamaktadır. Dolayısıyla sağlık veya hastalık, halk arasındaki yaygın inanışın aksine sadece bedensel, fiziksel yönü olan bir durum değildir. Bununla birlikte, hastalık durumunda, insanın bedensel, psikolojik ve sosyal olarak değerlendirilmesi, hastalığın tanı ve elbette ki tedavi aşamasında oldukça önem taşımaktadır.
Kanser, 21. yüzyılın en önemli sağlık sorunlarından biridir. Kanser hastalığı bedensel zorlukların yanı sıra, hastaların sosyal yaşamlarında ve hastaların üzerinde güçlü psikolojik etkileri olabilmekte, hastalığın seyri, tedaviye uyum ve tedaviye yanıtı etkileyebilmektedir. Hastalığın gerek tanı aşamasında gerekse tedavi sürecinde hastanın benlik saygısında, bedeni ile ilgili algısında, sosyal yaşantısında, yaşam kalitesinde, yaşamının işleyişinde, aile ve çevresiyle ilişkilerinde, kişisel ve sosyal rollerinde değişiklik yaratabilmektedir. Yaşamı tehdit eden bir hastalığa yakalanmış olmak bireylerin uyumunu olumsuz etkileyen bir faktör olarak psikolojik zorlanmaya sebep olabilmektedir. Çünkü günümüzde kanser halen umutsuzluk, dayanılmaz ağrılar, korku ve ölümle eş tutulmaktadır. Bununla birlikte tıbbi tanı ve tedavideki gelişmeler ve hastalığa yönelik bütüncül bakış açısı birçok olumsuzluğun önüne geçebilmektedir. Kanser tedavisinde ekip anlayışı, hastaların her yönü ile değerlendirilmesi ve takibi ile amaçlanan tedaviye uyum ve yanıtını artırmaktır. Bu anlayışla, kanserin psikolojik yönü bu ekibin en önemli ayaklarından birini oluşturmaktadır.
Kanser Hastalarının Yaşayabileceği Psikolojik Etkiler
“Sizden öncekiler başardıysa, siz de başarabilirsiniz.”
Tanı Aşaması
İlk aşamada kaygı, korku duygularının yaşanması, üzüntünün ve ağlama nöbetlerinin olması, bir dereceye kadar doğal ve son derece insani tepkilerdir. “Benim başıma neden bu geldi”, “Çok üzüldüm, hassastım, ince düşünceliydim hep bundan oldu”, “Cezalandırılıyorum”, bu ve benzeri düşünceler çoğu zaman kişiyi duygusal olarak da olumsuz etkilemekte ve gerçeği tam olarak yansıtmamaktadır. Birçok zaman düşünce şeklimiz, algılarımız ve nasıl hissedeceğimizi de etkilemektedir.
Umut Her Şeyin Başıdır
Hastalık tanısını kabul etmek her ne kadar çok zor olsa da, tıpta ve teknolojide ki gelişmeler, daha önceleri imkânsız gibi görünen birçok şeyi çözüme kavuşturmuştur. Dolayısıyla, tedavi öncesinde ve sırasında, gereken her şeyin tedavi ekibi içinde yer alan, gerek hekim gerekse diğer sağlık personeli tarafından yapılacağını bilmek ve tedavinin işe yarayacağına, eski sağlığa kavuşulacağına yönelik “umudu korumak ve kaybetmemek” önemlidir. Çünkü önceden niceleri bunu başardı.
Tedavi Aşaması
Tedavi aşamasında dış görünüşe, tedavinin işe yarayıp yaramayacağı veya aileye yük olunacağına yönelik düşünceler olabilir; bu düşüncelerin yarattığı kaygı ve üzüntü, zaman zaman yılgınlık, isteksizlik ve öfke yaşatabilir. Bu süreçte, duygu ve düşünceleri saklamamak, bastırmamak, ayrıca tedaviyi bir süreç olarak görmek ve bu süreç sonunda sağlığa tekrar kavuşulacağına yönelik tutum ve inanç önemlidir. Tedavi boyunca, gündelik hayatı ve hobileri hekimin izin verdiği ölçüde, mümkün olduğu kadar sürdürmeye gayret göstermek, işlevselliği etkilemekte ve tedavi boyunca “bir işe yaramadığına” ve “başkasına yük olacağına” yönelik olumsuz inancı yıkmaya yarayacaktır.
Tedavi Sonrası Süreç
Tedaviden sonraki süreçte, kontrol aşamasında, özellikle kontrol günleri yaklaştıkça, “Hastalığım yeniden tekrarlar mı?”, “Eskisi gibi olabilecek miyim?” gibi düşünceler ve kaygı yaşanabilir. Ayrıca tedaviden sonraki süreçte, tedavi boyunca alınan duygusal ve sosyal desteğin, hayatın normale dönmesi ile beraber artık olmadığına, dolayısıyla yalnızlık, terk edilmişlik gibi bir hislerine yol açabilir.
Birkaç Öneri
Tanı, Tedavi Aşaması ve Tedavi Sonrasında Şunları Dikkate Alın:
Kanser Hastası Yakınlarına Öneriler
Tanı, Tedavi Aşaması ve Tedavi Sonrası Hastanızın ve Sizin Yaşayabilecekleriniz
Kesin tanı koyulduktan sonra hem hastanız hem de sizde duruma yönelik şok, şaşkınlık ardından tedavi sürecine ilişkin kaygı, korku, gerginlik yaşamanız, yaşamda meydana gelen önemli değişimlerde psikolojik yapımızın uyum adına verdiği tepkilerdir. Bu aşamayı, yaşamınızın büyük ve önemli bir dönemi olarak görebilirsiniz. Ancak bu süreçte takınacağınız gerçekçi ve iyimser tutum, moral ve motivasyonunuzu etkileyecektir.
Destek ve Yardım Önemli
Tedavi süresi boyunca hastanız da çökkünlük, umutsuzluk, kaygı ve öfke gibi duygular yaşayabilir ve bunları şiddetli bir şekilde yansıtabilir. Lütfen bu duyguları ve ifadelerini kişisel algılamayın. Fiziksel anlamda desteğe ihtiyacı da olabilecek hastanıza ev içi veya ev dışı alanlarda da destek göstermeniz gerekebilir.
“Unutmayın! Güçlü olmak demek duyguları bastırmak demek değildir. Hastanızın duygularını ifade etmesi konusunda onu destekleyin, gerekirse cesaretlendirin.”
Kanser hastasına duygusal, fiziksel destek ve bakım vermek, önemli ve bir o kadar da duygusal anlamda yorucu olabilir. Kendinizi tükenmiş hissederseniz, mutlaka psikolojik destek alın.
Tedavi Sonrası Yaşam
Tanı ve Tedavi aşaması bitiminde yoğun bir duygusal destek alan hastanızın tedaviden sonra bu desteğin eskisi gibi olmadığına yönelik bir algısı ve yalnızlık hissi olabilir. Bu konuda size veya etrafındaki diğer insanlara sitem edebilir veya tamamen içe çekilebilir. Bu konuda dikkatli olmanız gerekebilir.
Her Kriz Bir Fırsat Yaratır
Kanser tanısı fiziksel olduğu kadar psikolojik olarak da önemli bir yaşam olayı ve dönemidir. Bir başka deyişle bir krizdir. Her kriz içinde bir fırsat barındırır. Bu süreçte ki duygular ve davranışlarınız, birbirinize olan bağlılığınızı güçlendirecektir. Ayrıca hem hastanız hem de siz tedavi boyunca yaşanan sıkıntı ve acıları bir kazanıma ve deneyimlediklerinizi bir kazanıma dönüştürebilirsiniz.
Psiko- Onkoloji Birimi
Kent Hastanesi Psiko-Onkoloji Biriminin temel hedefi hastaların tanı, tedavi aşamaları ve tedavi sonrası süreçte yaşayabilecekleri duygusal, davranışsal problemler ile çeşitli stres faktörlerinde hastalara destek olmaktır. Medikal tedavinin yanı sıra psikolojik danışmanlık süreci ile de tedaviye uyumu artırmak ve hastaların psikolojik olarak iyilik hallerine katkıda bulunmak amaçlanmaktadır.
Kelime anlamı olarak "Birlik" anlamına gelen yoga, ruh, zihin ve bedeni birleştiren 5000 senelik kadim bir bilgi sistemidir. Pranayama (nefes teknikleri), asana (fiziksel duruşlar) ve meditasyondan oluşur. Yoga bize sevgiyi, yaşam bilincini ve günlük aktivitelerimizde iç dünyamızdan dışa doğru bir iyileşmeyi getirir.
Asanalar (fiziksel duruşlar): Vücudun ve zihnin rahatlayıp bütünleştiği sabit duruşlardır. Bedenle yaptığımız hareketler kaslarımız, kemiklerimiz, eklem ve tendonlarımız üzerinde etkili olduğu gibi zihinsel ve ruhsal açıdan da rahatlamamızı sağlar.
Pranayamalar (nefes teknikleri): Prana yaşam enerjisi demektir. Pranayama ise bedendeki yasam enerjisini nefesi kullanarak yönlendirmektir. Nefes çalışmaları, bedeni ve zihni temizler, dengeler ve enerjinin bedende toplanmasını sağlar.
Meditasyon: Zihni sakinleştirme ve dinlendirme tekniğidir. Meditasyonla duyarlılığımız, dikkatimiz ve farkındalığımız artar, ruhumuzla olan bağlantımız güçlenir.
Onkolojide Nefes Teknikleri ve Yoga Terapinin Yeri
Kanser tanısı ve sonrasındaki süreçlerde kaygı düzeyi artabilir. Bu nedenle de tedavi sürecinde ve sonrasında kaygı düzeyini azaltmaya yönelik destek yöntem ve girişimler çok önemlidir. Özellikle hastalığa sahip kişilere sıklıkla “stresten uzak durun” denmektedir. Nefes ve meditasyon çalışmaları kişinin stres yönetimi yapabilmesine yardımcı olmaktadır.
Yoganın yasam kalitesini artırdığına ve birtakım şikayetleri azalttığına dair çalışmalardan bazıları;
Bütün bu bilgilerin ışığında, yoga ve nefes tekniklerinin esneklik kazandırma gibi bir faydası olması ötesinde, hastalıkların tedavi sürecinde, hastaların psikososyal ve fiziksel zorlukları yönetmesine yardımcı olabilecek etkileri de olduğunu söyleyebiliriz.
Bu Süreçte Siz De Bize Katılın
Onkolojik hastalıklarda kullanılan bir yoga destek programı olan Nefes Farkındalığı ve Yoga Terapi Programı haftada 2 gün yapılmaktadır. Programda, asanaların yani fiziksel duruşların sandalye üzerine uyarlanmış olan formları kullanılmaktadır. Derslerde nefes farkındalıkları ve derin gevşeme teknikleri de yer almaktadır.
Yoga Terapi Programı’na hekiminizin onayını alarak katılabilirsiniz.
Haftada 2 kez katılabileceğiniz bu programa gelirken size tavsiyemiz;
Onkoloji Merkezimizde kemoterapi veya radyoterapi alan hastalarımızın tedaviden kaynaklı oluşan ağrı ya da yorgunluk gibi şikayetlerini en aza indirmek için fizik tedavi rehabilitasyon hizmeti verilmektedir. Hastaların fiziksel güçlerini artırmak, fonksiyonel bağımsızlıklarını kazandırmak ve ağrılarını azaltmak amaçlı planlanan tedavi kapsamında fizyoterapi, masaj, kişiye özel egzersizler ve rehabilitasyon programları uygulanmaktadır.
Onkolojik tedaviler ağız ve diş sağlığı sorunlarına yol açabilir. Önleyici tedbirler ile ağız ve diş komplikasyon riski azaltılabilir. Bu nedenle tedaviniz başlamadan önce mutlaka bir diş hekimine muayene olmanız önerilmektedir.
Kemoterapi Sırasında Yutma Güçlüğü ve Ağız İçi Yaralar
Kemoterapi alırken ağız içinde, boğazda, yemek borusunda kuruma, kızarma ve yaralar oluşabilir. Bu durumun hem beslenmenizi engelleyeceğinden hem de mikrop kapmanız için elverişli ortam yaratacağından oluşmasını engellemek için gerekli önlemleri almak gerekir.
Ağız Bakımı İçin Gerekli Önlemler;
• Tedaviye başlamadan önce mutlaka diş hekimine muayene olunuz ve sorun varsa gerekli tedavileri yaptırınız.
• Dişlerinizi her yemekten sonra ve yatmadan önce yumuşak naylon kıllı (bebek fırçası) diş fırçası ve çocuk diş macunu ile fırçalayınız. Her fırçalamadan önce fırçanızı sıcak suyla yıkayınız.
• Yemeklerden sonra ve yatmadan önce bir bardak suya bir çay kaşığı karbonat koyarak hazırladığınız suyla ağzınızı bolca çalkalayınız. Bu ağızdaki asidi azaltır, kuruluğu ve yaraları engellemeye yardımcı olur. Alkol ve gliserinli ticari gargaraları kullanmayınız.
• Dudaklarınızı vazelin veya kremle nemli tutarak kuruma ve çatlamaları engelleyiniz.
• Sigara, alkol, çok sıcak, çok soğuk, baharatlı, acı, sert yiyeceklerden kaçınınız.
• Protez kullanıyorsanız ağzınıza iyi uymasına dikkat edin. Her yemekten sonra protezinizi çıkararak ağzınızı çalkalayınız.
• Protezlerinizi geceleri her gün suyunu değiştirdiğiniz ağzı kapalı bir kapta saklayınız.
• Bol sıvı alınız.
Kemoterapi tedavisinde oluşabilecek saç dökülmelerini azaltmak artık mümkün.
Kemoterapi Tedavisinde Saç Kaybı
Saç kaybı kemoterapide ortaya çıkan en belirgin etkilerden biridir. Kemoterapide kullanılan ilaçlar, kanser hücrelerini öldürdüğü gibi vücudumuzdaki sağlıklı hücreleri ve saçları etkileyebilir. Kemoterapi tedavisi, ilaçların uygulama süresi ve şekline ya da kullanılan tedavi protokolüne göre farklı oranlarda saç dökülmelerine yol açabilir.
Saç Derisi Soğutma Sistemi Nedir?
Saç derisi soğutma, kemoterapi gören hastaların saç dökülmesini azaltmak ya da önlemek için kullanılan bir yöntemdir. Yapılan araştırmalar ve çalışmalar, bu yöntemin kemoterapi tedavisinde kullanılan bazı ilaçlara karşı etkili olduğunu göstermektedir.
Deri soğutma, derinin ısısını düşürmek için kullanılan bir yöntemdir ve 25 yılı aşkın bir süredir farklı şekillerde kullanılmaktadır. Deri ısısını birkaç derece azaltmak, saç foliküllerine varan kan miktarında bir sınırlama yaratır. Böylelikle kan akışıyla taşınan kemoterapi ilaçlarının etkisinden korunma sağlanmış olur.
Neden Saç Derisi Soğutma Sistemi?
Saç dökülmesi, kemoterapi tedavisi sırasında ortaya çıkan en belirgin etkilerden biridir.
Saç derisi soğutma, saç kaybının önlenmesi için reçete ile verilen birçok kemoterapi ilacıyla birlikte geçerli bir alternatif sunar. Bu durum, saçta kısmi ya da tamamıyla bir koruma ile sonuçlanır. Tedavi ve bakım sürecinde hastaya pozitif bakış açısı sağlayarak hastanın özgüvenini artırır. Saç derisi soğutma sisteminin kemoterapi tedavisi gören hastaların yaşam kalitesi üzerinde önemli bir etkisi vardır.
Nasıl uygulama yapılır?
Tedavi öncesinde hastanın saçlı derisi soğutulmaya başlanır ve soğutma işlemi kemoterapi sırasında da devam eder. Saçlı derinin soğutulması nedeniyle bu bölgedeki kılcal damarların kasılmalarına neden olur ve kemoterapi esnasında ilaçların saçlı deriye ulaşımı engellenir.
Böylelikle saç hücrelerinin etkilenme riski en aza indirilmiş olur.
Hangi saç derisi soğutma yöntemini kullanmanız gerekir?
Şu an kullanımda olan iki yöntem vardır:
Her iki yöntemde de ilaç aşılama öncesi ve sonrasında giyilen tek bir başlık mevcuttur.
Orijinal yöntem, - 25 °C' de donmuş jelden oluşan buz başlıklarını kullanır. Bunlar dondurucudan çıkarılır ve hastanın başına koyulur. Bu başlıklar kullanım süresince ısınmasın diye belirli aralıklarla değiştirilir.
Paxman saç kaybı önleme sistemi gibi alternatif yöntem, küçük bir dondurma sistemine bağlı olan hafif silikon başlıklardan oluşur. Başlık başa yerleştirilir ve sonra deri ısısını kontrollü oranda azaltır. Başlık tedavi süresince deride sürekli ve kontrollü bir soğutma sağlar ve değiştirilme zorunluluğu da yoktur. Bu yöntemin hastalar tarafından daha rahat ve katlanılabilir olduğu bilinmektedir ve etkin bir teknik olduğu onaylanmıştır.
İşlem Ne Kadar Sürer?
Başlık kemoterapiye başlamadan yaklaşık 30 dakika önce giyilir, uygulanan ilacın türüne bağlı olmakla birlikte ilaçların uygulama süresi boyunca takılmaya devam edilir. Başlığın toplam takılma süresi 2 saatten 5 saate kadar, ortalama 2,5 saat olarak değişmektedir.
Saç Derisi Soğutma Sistemi İşe Yarar Bir Yöntem Midir?
Binlerce hasta başarılı bir şekilde tedavi edilmiştir. Sonucu binlerce faktör etkileyebileceği için deri soğutma sisteminin başarısı tam anlamıyla garanti değildir. Bu faktörler yaş, saç şekli, saçın yapısı, tedavi edilen kanserin türü ve tedavi süresince hastanın saçına nasıl baktığı ile alakalıdır. Paxman saç kaybını önleme sistemini kullanarak yapılan çoğu ilaç uygulaması araştırmaları ve çalışmaları, yapay saça ihtiyaç duymayan hastaların başarı oranının %70 ile %90 arasında olduğunu göstermektedir.
PAXMAN Saç Kaybı Önleme Sistemi
Tedavi Sürecinde Saçınıza İyi Bakmanız Önemlidir.
Kemoterapi saçlarınızı kurutabilir ya da inceltebilir. Bu yüzden ne tür bir tedavi alıyorsanız alın, saçınızı korumaya ve mümkün olduğunca ona iyi bakmaya dikkat edin.
5.5 ph dengeli doğal ürünler ya da bitki/ sebze özlü saç ürünleri kullanın. Saçınıza ısı, basınç uygulamaktan ve stresten kaçının.
Uygulama Nerede Yapılır?
Kent Onkoloji Merkezinde Paxman saç derisi soğutma uygulaması yapılmaktadır. Size danışman veya klinik personeli yardımcı olacaktır.
Kent Onkoloji Merkezi Tümör Konseyleri
Kent Onkoloji Merkezimizde her hafta düzenli gerçekleşen Tümör Konseylerinde yeni kanser tanısı almış ya da tedavi planında değişiklik yapılması gereken hastaların
durumları görüşülmektedir. Onkoloji Merkezimizde; Genel Tümör Konseyi’ne ek olarak, organ ve sistemlere özel multidisipliner konseyler yapılmaktadır.
Her Tümör Konseyi; medikal onkoloji, radyasyon onkolojisi, ilgili cerrahi branş doktorları (göğüs cerrahisi, genel cerrahi, meme cerrahisi, beyin cerrahisi, ürolog ve jinekolog vb. gibi) nükleer tıp, radyoloji, patoloji, tıbbi genetik alanlarında deneyimi hekimlerimizin katılımıyla gerçekleşir.
Tümör Konseyinde, hastanın durumu ve hastalığın evresi göz önüne alınarak, kılavuzlar ve son bilimsel çalışmalar ışığında hastanın tanı ve tedavisi tartışılır, kararlaştırılır.
Kimler katılabiliyor?
Konseyler, hem hastane hekimlerimize, hem de onkoloji alanında görüş almak isteyen tüm hekimlerin katılımına açıktır.
Konseylerin hastalar için önemi nedir?
Kent Onkoloji Merkezi’nde yapılan konseylerde alanında uzman birden fazla hekimin görüşünün alınması, ortak bir fikir ile hastaya özel yol haritası oluşturulması hasta açısından avantaj sağlamaktadır. Hastalarımız multidisipliner bir yaklaşımla hazırlanan tedavi planına sahip olmaktadır. Böylece diğer branşlardaki doktorları gezmeden hastalıkları ile ilgili en doğru tedavi yöntemini belirlemede zaman kazanmaktadır. Houston Methodist işbirliği kapsamında, tümör konseylerinde belirlenen bazı vakalar, ayda iki kere gerçeklesen meslektaş değerlendirmesi (peer review)’ne sunularak Houston Methodist Hospital hekimlerinden de görüş alınmaktadır.
Konseylerde, cerrahi müdahale sonrası kanser tanısı alan hastanın yönlendirilmesi, kanser tanısı olan ameliyat öncesi kemoterapi alması gereken hastaların değerlendirilmesi, radyoterapi ya da kemoterapi tedavisi sonrası hastanın tedavi süreç ne karar verilmesi, kemoterapi tedavisi belirlenmiş olan ve tedavi sürecinde değişikliğe gidilmesi gereken hastanın hangi tedavi ile devam edeceğine karar verilmesi sağlanmaktadır.