
Hemospermi
Kırmızı veya kahverengi ejakülat (meni) ile kendini gösteren bu ejakülasyon bozukluğu, “menide kan bulunması” olarak tanımlanabilmektedir. Genç, seksüel olarak aktif 30–40 yaş arasındaki erkeklerde daha sık görülmekle birlikte ergenlikten sonraki herhangi bir yaşta görülebilmektedir. Yüzde 80–90 olasılıkla tekrar eder. Vakaların yaklaşık yarısında bir ay sonra kendiliğinden kaybolurken, 2 yıl boyunca devam edebilmektedir. Genç erkeklerde sıklıkla enfeksiyon ve inflamasyon gibi iyi huylu nedenlerle ortaya çıkar, bununla birlikte hemoesperminin nedeni her zaman tam olarak ortaya konamayabilmektedir. Sıklıkla ağrısızdır. Kanser ya da cinsel yolla bulaşan hastalıktan korkan hastalarda oldukça fazla endişe yaratmaktadır.
Semen (seminal sıvı, ejakülat, meni) birden fazla organdan ve yardımcı cinsel bezlerden köken alan bir sıvıdır. Testisler, vaz deferens, seminal veziküller, bulboüretral bez ve prostat semeni oluşturan organlardır. En çok katkıda bulunan iki organ prostat ve seminal veziküller olup kanama da en çok bu iki organdan kaynaklanmaktadır. Hastaların çoğunluğunda sadece ejakülatta kan vardır, genellikle idrarda kan saptanmaz. Diğer grup hastalarda ise idrarda da kan saptanır ve idrarında da kan saptanan bu hastalar daha ayrıntılı bir inceleme gerektirmektedir. Hemospermi az sayıda (yüzde 5’in altında) olguda altta yatan bir kanser hastalığının belirtisi olabilmektedir. Sadece hematospermisi olan, idrar tahlilinde kan hücrelerine rastlanmayan (hematüri), başka hiçbir şikayeti olmayan, idrar yollarında enfeksiyon belirtileri bulunmayan ve fizik muayenesinde herhangi bir anormallik saptanmayan genç hastalarda altta yatan ciddi bir hastalık bulunma olasılığı neredeyse yoktur. Yapılan bilimsel çalışmalar ile çoğu olguda hematosperminin iyi huylu ve kendi içinde sınırlı bir bulgu olduğu gösterilmiştir, bu hastalarda hematospermi herhangi bir tedavi yapılmadan kendiliğinden kaybolur ve yüzde 15 hastada bir kere daha tekrar etmez, diğerlerinde ise bir süre tekrarlamaktadır. Bu hastalarda ilk değerlendirme sonrasında temel tetkiklerin yapılması ve hasta bilgilendirilerek hastanın endişelerinin giderilmesi ana prensiptir. Bu hastalar genellikle herhangi bir tedavi verilmeden izlem ve takibe alınmaktadır. Hastaya kanlı ejakülat yakınması dışında (idrarda kan olması, idrar yaparken yanma gibi) herhangi yeni bir şikâyeti olursa tekrar başvurması önerilmektedir.
Modern görüntüleme tetkikleri ile hastaların yaklaşık yüzde 80’inde altta yatan neden ortaya konabilmektedir. Yapılacak tetkiklerin boyutunu belirleyen faktörler hastanın 40 yaşın üzerinde olması, hemosperminin süresi, inatçı olup olmadığı ve eşlik eden hematürinin varlığıdır. Günümüzde semene katkıda bulunan yardımcı cinsel bezlerin ve kanalların görüntülenmesinde kullanılan en hassas yöntem manyetik rezonans görüntüleme tekniğidir. Transrektal prostat ultrasonografisi ile karşılaştırıldığında en önemli avantajı seminal vezikül ve prostatdaki kanamayı saptama yeteneğidir fakat daha maliyetlidir. Özellikle idrar tetkikinde kan saptanan hastalarda ürolog alt idrar yollarınızı ve prostatınızı bir tür endoskopik tetkik olan sistoüretroskopi incelemesi ile muayene etmek isteyebilmektedir. Direkt olarak gözle alt idrar yolları muayenesi yapılır, böylece üretra tümörü, üretradaki yabancı cisimler, prostat kisti, taş ve damar anormallikleri ortaya konabilmektedir. Ek olarak prostat, idrar kesesi boynu ve iç duvarı kontrol edilir. Bu işlem sırasında saptanan herhangi bir kanayan damar yakılarak tedavi edilebileceği gibi tümörlerden biyopsi amaçlı parça alınabilmektedir ya da tamamen kesip çıkartılmaktadır.